Çınar'dan inciler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çınar'dan inciler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Nisan 2014 Perşembe

Yıldız Parkı kaçamağı

Epeyce geç kalkmış olduğumuz bir günün sabahında okulu asmaya ve yıldız parkında lale seyri yapmaya karar verdik.. 

 Daha kapısında iken Çınar "cennette miyiz ne?" demeye başladı :))
Cennet böyle güzelliklerle dolu olmalı diye düşündük.. 


Teyzemle buluşmak üzere tepeye doğru tırmanıyoruz.. O ortaköy'den yürüyerek geliyor, biz Beşiktaş'tan.. bolca yürüyüş yaptığımız bir gün oldu. 


 Zorla poz verdirirsen böyle olur..
 Yıldız parkı selfie'si :))


Doğanın güzelliğine hayran kaldık.. hatta doyamadık...



 Toplayıp toplayıp üflediği hindibalar..
 Güzelim lale yolunda fotoğraflarımız.. Telefonla bu kadar çekebildik. Fotoğraf makinesini taşımaya üşendim bu sene. gerçi makine de babamızdaymış zaten..

Erguvanlar da baştacı!!
Not: okulu kırdığımızı kimseye söyleme aramızda kalsın demiştim Çınar'a. Öğretmenine bile anlatmamış, halbuki ben defterine yazmıştım gelmeme sebebimiz olarak. ;)

9 Şubat 2012 Perşembe

Kuş çıkartmalarının bize yaptırdıkları..

Günlerdir Meraklı Minik dergisinin bir sayısından çıkmış kuş çıkartmalarıyla resim yapmak istiyor Çınar. Kuşları inceleyen dergiyi epeyce incelemiştik zamanında. Kuşları kondurmak için ağaçlar, ve bazılarını kondurmak için de sazlıkların olduğu göl yapmamız gerektiği konusunda anlaşmıştık. Ancak kaç gündür çalıştığımdan fırsat bulamamıştık. Bugün çok fırsatımız vardı sanki. ;)) Oyun grubu arkadaşları gittikten sonra hem yemek yeyip hem de kolajımızı yapmaya başladık.

 Önce gölün yerini işaretledik. Daha önce Avustralya kolajında yaptığımız gibi mavi pelur kağıtlarını yırtıp yapıştırdık. Bir gün önce aldığım böcek yapıştırmalarını yapıştırmaya hemen başladı Çınar. Böcekler ne yiyecekler. Tırtıllar yaprak ister, arılar çiçek ister derken. Yapmamız gerekenler belirginleşti. Tırtıklı makasla ağaç, yaprak, ot benzeri şeyler kestik yeşil kağıttan. Aslında pek de benzemiyorlar ama ben öyle görmeyi seviyorum. :)
 Gökyüzünü de aynı mavi pelur kağıdı ile kapladık. Ağaçların gövdelerini ve dallarını kahverengi ve siyah kalemlerle çizdik. Yeşil kalemlerle olabildiğince çok karalama yaparak birsürü ot çizdik. Hatta üç farklı tonda yeşil kalemle aynı anda çizmeye çalıştı Çınar. Onlar yetmedi sihirli kalemlerimiz girdi işin içine.. Kahverengi ve yeşil olan kalemle karalamalar yaparak istediğimiz yerlerini yeşil çimene dönüştürdük. Kahverengiler dal oldu..
 Net olabilseymiş iyi olacakmış ;)
 Dergiden çıkan çıkartmaların etrafında çok fazla beyaz alan var. Onları mümkün olduğunca kestim. Resmimize müdahele etmesin diye.. Sonra işin zevkli kısmı kuşları dallara kondurmaca, göle daldırıp balık avlatmaca, yerde dolaştırmaca- belki yılan onu yer diye-  belki de kuş yerdeki böcekleri yer diye..
 Uzun bacaklı kuşlar gölde dolaşıp, balık ve benzeri şeyler avlıyorlar.

 Arıların uçtuğu yere çiçeğimsi şeyler karalıyoruz..
 Çınar bir yandan ton balığını yiyor :)) Ben de balığı seviyorum kuşlar da diyor...
 Çok güzel oldu resmimiz.. Bakmaya doyamıyoruz...
 Çınar kuşların hikayelreini anlatıyor. Ve diğer hayvanların. Bir hikayeye göre yapıştırdı onları çünkü. En çok da kuşların balık yemelerini seviyor.. Bir ağaçta da bukalemunumuz var. Diliyle böcekleri nasıl yakaladığını anlatıyor Çınar..
 Bir yandan Meraklı Minik'in verdiği Yaz Ziyaretçisi Kuşlar kitabını bulup inceliyoruz. Kuşları doğru yerlere yerleştirdik mi diye bakıyoruz. Hangi kuş nerelerde dolaşırmış. Bu çıkartmalardaki bütün kuşlar var o kitapçıkta. Hem isimlerini de okuyoruz.. O kadar çok kuşu akılda tutmak biraz zor ama.. Bülbül olduğunu öğrendiğimiz çıkartmayı göle yapıştırarak yanlış yapmış olduğumuzu farkediyoruz. Onu alıp dala konduruyoruz.. Bu böyle devam ediyor...
 Resmiyle birlikte elini de çekmemi istiyor Çınar.
Elleriyle poz veren-daha doğrusu vermeyen Çınar.
 Çok sevdim ben bu olayı. Böcek çıkartmaları farklı kaynaktan olduğundan kuş kadar büyük böcekler ama olsun.. Sürreal de olabilir resmimiz, ya da böceklere olan tutkumuzu belirtmek üzere ekspresif bir tavırla da büyük yapmış olabiliriz. ;))

 İşte resmin son hali... Süper değil mii???

 Bu kadar resim yapmak yetmemiş Çınar'a. Suluboya da yapalım. Olur! Önce elleriyle baskı yaptı. Ben çay alıp gelinceye kadar (anlattığına göre) parmaklarını önce suya sonra da suluboyanın tüm boyalarına sürerek. Rengarenk izler yapmış. Çok güzel olmuş ama çekmemişim onu.(Bir ara çekerim.) Rengarenk ve bir sürü ahtapot yaptığını söylüyor. Daha önce el baskısından ahtapot yapmıştık(bir yıldan fazla oldu sanırım), duvarında asılı duruyor. Resmin içinde balık baskısı da vardı, benim bir kemer atığından çıkardığım bir şekilden. Ben onu bulmaya gittim.Bu arada Çınar da denizi ve dalgaları yapacaktı.Yukarda gördüğünüz üzere yapmış hemencecik. Baskı için kullandığımız ıvır zıvır kutusunu getirdim. O balığı bulamadık, ama daha güzel bir fikir geldi bir anda.. Kutudan çıkan bir plastik file balık ağı olacaktı.Serüven başlıyor!!!
 eeee.... karışık malzeme kullanmaya başladık. Daha da çeşitlendirelim. Balıkları da keçe niyetine bulaşık süngerinden yapalım. Pembe ve sarı keçelerden balık şekilleri kestik. Çınar birini keserken biraz kuyruğunu kesti ama olsun dedik. Diğerlerini ben kestim maalesef. Çınar da balıkları kendisi yapıştırıyor. Bir yandan da "ben bu kendim yapma işini çok sevdim anne" diye heyecanlı heyecanlı konuşuyor. Ben de fotoğraf çekmeye ara verip kameraya kaydediyorum.
 Balıkları denize dağıttık. Şimdi ağ atma zamanı..
 Çınar önce oyun gibi ağı atıyor, topluyor. Yapıştırmadan önce toplayabiliyordu ama artık toplayamıyor tabi.. Bu arada "Duyularımız" kitabındaki ağ toplayan balıkçılar sayfası aklıma geliyor. Üşenmiyoruz arıyoruz buluyoruz.
 Fileden ağımızı bantla yapıştırıyoruz. Üstten doğru..
 Çınar teknesinden ağı çekerek balıkları tutacak. Bir tekne çiziyorum başka bir kağıda Çınar boyuyor. Ama boyama işinin uzun sürmesini de sevmiyor bir yandan. Ama yine de boyuyor. Tekneyi yukarıya yapıştırıyoruz. Üzerine de Çınar'ın bir fotoğrafını keserek yapıştırıyoruz. İşte Çınar ağı topluyor!!!!
Çok güzel bir karışık malzeme, karışık teknik örneği ile daha öğrenme serüvenimize devam ediyoruz...Denizler, ormanlar, hayvanlar daha çok şey var öğrenecek.... Yaşasın!!!

Bu arada balık tutma olayında haberlerde izlediğimiz Hindistan'da tutulan bilmem kaç tonluk köpek balığının da payı var. Çınar o haberi izleyince köpek balığını tutmasınlar. Olamaz!!! diyerek ağlamaya başladı ben de o ağı denize atarak onu bırakacaklarını söylemek durumunda kaldım. ;)

Gece yatarken tabi ki Duyular kitabını okuyoruz. Minicik bir bebekken resimlerine çok severek baktığımız, hikayeler uydurduğum ve baka baka en çok eskittiğimiz kitabı... Son iki haftadır gece yatarken hiç okumadığımız bir kitap okuyalım diyor. Hiç okumadığımız kitap bulmak zor. Ben de geçen saydım yetmişi geçmiş, ne kadar çok kitabı var derken olmadı bu iş. Keşke ödünç kitap alabileceğimiz güzel bir çocuk kütüphanesi olsa. Yabancı bloglarda görüp özeniyorum sadece. Ya da burda da vardır da ben bilmiyorumdur. Öyle mi??

13 Ocak 2012 Cuma

lavanta bahçesinde dinozor avı :)

Çınar ve Rüya ablasıyla yazın Altınoluk'ta bahçeden bir torba dolusu lavanta toplamıştık. Kurutmuştuk. Ve benim ıvır zıvır dolu dolabımda kendisine sıra gelmesini beklemekteydiler. Geçen akşam torbayı aldım, bir sofrabezi yaydım salona. Ayıklamaya başladım; dallarından tanelerini ayırma faslı. Çınar da yardım etmeye çalıştı ama dallar çok sert olduğundan yapamadı tabi ki. Bir yandan da lavantalara dokunmak için içi gidiyordu. Lavantalar ayıklandıktan sonra bir tepsiye boşalttım. Çınar hemen koşarak dinozorlarından iki tanesini getirdi. Ve başladı onları saklayıp, bulma çalışmalarına. Kendi deyimiyle fosil buluyordu. Bu fosil olayına çok taktı. { Aç parantez-bu akşamki sohbetimiz: Ben yarın kendi başıma uyancam, üstümü giycem. Kapıdan çıkıcam. asansörün düğmelerine basıcam, aşağı inicem. Bahçede dinozor fosili arııcam. Yanıma da bir bıçak alıcam.}
 Yatırdı, kaldırdı, sakladı, buldu....





 Lavantayı kavanozumuza kaldırırken o hala dinozorları gömme peşindeydi. ;)
Diplere gömdü, tekrar bulmaya çalıştı, derinlere daldırdı elini... Dakikalarca oynadı..
sonuç: keyifli bir oyun zamanı geçirdi, el=dokunma ve koku duyularını geliştirdi. Yabancı bloglarda geçen sensory tub= duyusal havuz olayını çok keyifli bir aktiviteyle gerçekletirmiş olduk..
Herşey bahane.... Mühim olan biraz eğlenmek, biraz hayata karışmak, biraz doğaya bulaşmak, biraz merak duygumuzu geliştirmek....

Bütün evi lavanta kokusu sardı doğal olarak bunca lavantayla oynadıktan sonra :)

Dip not: Fotoğrafta da görüldüğü üzere halen yılbaşı ağacımızı kaldırmadık. Kısmet olursa oyun grubumuzu çağırıcaz diye bekletiyoruz.. :))

3 Ocak 2012 Salı

asıl ben size minnettarım...

Çınar'dan dökülen inciler.. hiç kayıt altına alamıyorum hergün ağzından dökülen güzelim cümleleri.. "Ne kadar zekisin canım oğlum" dedirten anektodu aktarmak istiyorum.
Anneannesi ve dedesi Çınar'a yılbaşı hediyesi yatak örtüsü aldılar. Çınar seçmeye gitti. Onların daha önce seçtiğini beğenmediğini söyledi, sonra benim seçtiğimi de "pek beğenmedi"(onun cümlesiyle) sonra kendisi bir tane seçti...

Akşam örtümüzü serdikten bir süre sonra gerçekten iyi bir karar olduğunu, odaya benim seçimimden daha iyi yakıştığını düşündüm. "Çok güzel seçmişsin örtünü Çınar'cım, çok yakıştı"dedim.
Ç: "teşekkür ederim"
A: "ben teşekkür ederim"
Ç: "asıl ben size minnettarım" dedi ve beni şok etti. Rastgele çıkan bir kelime mi diye düşünürken arada bir okuduğumuz ama en son ne zaman okuduğumuzu hatırlayamadığım "kelebeklerin yolculuğu" kitabını hatırlattı bana şu cümleyle: "kelebek kitabımdan biliyorum kulağakaçan söylemişti."  Kendisinin nasıl güzel bir laf ettiğini anlayarak muzip bir gülümseme eşliğinde....

Aynı akşam daha erken saatlerde evimize gelip örtümüzü ve Çınar'ın banyosuna aldığımız mavi paspas takımını yerleştirdikten sonra aramızda çok güzel olduğunu konuştuk.
Çınar: "Çok teşekkür ederim annecim. " diyerek sevimlilik gülümsemesini yapar ve beni şımardığında yaptığı gibi dudaklarımdan öpmek üzere dudaklarını uzatır.
Onu öptükten sonra anneanneni ve dedeni de öpmelisin, onlara teşekkür etmelisin dedim.
Çınar son zamanlarda yaptığı gibi bilmiş bir edayla ve hikaye anlatan sesiyle: "Havaya öpücük bırakıyorum şimdi. Öpücükler bizim kapıdan çıkacaklar, asansöre binecekler. Arabımıza binip, anneannenin oraya gidecekler. Sonra onların kapısını çalıp, içeri girip onların yanaklarına konacaklar" şeklinde bir hikayeyle cevap verir. :))